5 Şubat 2018 Pazartesi

Analıkta Varoluşsal Sorunlar


Eğer elini kolunu analığa bir kaptırdıysan, en sık büründüğün pozisyon afedersin 'domalmak' oluyor. Bu domalma pozisyonu yavaş yavaş gelişiyor tabi, hemen ilk günden değil. Önce ilk adımları için eğilerek ellerinden tuttuğun velede uyum sağliyim derken vücudun bükülüyor. Sonra da işte hayat. Gerisi geliyor. O nazikçe yere çömelen genç kız, domalarak iş yapan tarlacı teyzeye dönüşüvermiş. Geçen özendim; botlar, mini şort ve salaş bir üst başla, öyle bi hoş olayım dedim. Tarzımı sevmişim, aynalarda kendime bakıp duruyorum filan... Sonra ailecek dışarıya çıktık. Yok burnu aktı, yok atkısı çıktı, yok sırtı terledi derken farkında olmadan bedenim dönüşüm geçirmiş bile. Bi baktım kendime ben yine domalmışım, ağzım da Umut Sarıkaya çizimlerindeki gibi çemçük olmuş, çocuun bellerini topluyorum. Yemin ederim annelik yaparken havalı olmak ödem yapıyor bende. Olmuyor. 

kadınlarda 'anne' olmayla gelişen 'domalma' pozisyonu

Bir de bu annelik çok feci bir olay ya. Abartı şekilde psikolojik bir mevzu. Örneğin dışarıda top oynuyorsunuz. Üç kişi, ayakla top atışları yapma oyunu. Ben babasına, babası ona, o bana gibi böyle rastgele atışlar. Ben ne zaman ev erkeğine atsam, o top yamuk. Uçuyo gidiyo tee nerelere. Yandan geçen adamın kafasına çarpıyo, koca parktaki tek su birikintisine giriyor filan... Ama oğluma atış yapıyorsam, her seferinde başarıyla önüne servis ediyorum o topu. Aman evladım yorulmasın, onun için en iyisi neyse o olsun psikolojisi değilse nedir bu... Ya da uykusu gayet ağır olan biri olarak, evladımın sessiz osuruklarını bile duyuyor olmam geceleri?


Gelelim diğer konuya. Şu yukarıdaki resimde sen ne görüyorsun bilmiyorum ama ben bir dram görüyorum... Anneliği 4 sene sonra bile hala tanımlamaya çalışadurayım, yapılacak en büyük kazımlığı yapmışım, bu hafta fark ettim. Ev çocuunu tüketim kültürünün hırçın delikanlılarından biri haline getirmişim. Memnuniyetsiz, talepkar ve sürekli sıkılan biri.

İstersen jelibon salatası yapiyim? Nutella havuzuna ne dersin? 
Her şey hasta olduğunda başladı aslında. Hastalık zamanlarını bilirsin. Çocuun huyları, ters yüz olur. Daha çok çizgi film ve daha çok atıştırmalık klasmanındaki gıdalara izin vardır. Arkasından benim koşturmalarım yüzünden, kreş dönüşü sokakta hiç durmadık. Onu ikna etmek için birkaç kez kırtasiyeden minik bir şey alma rüşveti verdim. Bu sadece 2 kez oldu ama her gün kırtasiye konusunda şansını denedi.

Arkasından ev erkeği, yolculuk öncesi ona çok sevdiği 4 adet Harika Kanatlar figürlerinden aldı. Ve bence aşırı pahalıydı. Bizim normalimize göre, o oyuncak alındıysa, daha 2 ay bi'şey alınmamalı, o derece çok gereksiz para. Ve sonra yolculuğa çıktık. Her gittiğimiz yerde, ev çocuğuna özel sürprizler.. hediyeler.. oyuncaklar.. Sonra ben bir yerde zayıflık yaptım. Yolculuk sırasında 1 günlük ateşlenmişti. Ve ona yollarda yıprık oldu diye üzülüp, çok istediği bir jeep'i almıştım. Bunu yapma sebebim tamamen 'eyvah çocuum karda kışta yollarda güçsüz kaldı' evhamım aslında.. Tanıdın bu hissi değil mi?

Çok saçma.

Ve şimdi geldiğimiz nokta; hafta sonu sabahı yatakta durmuş, tavana bakarak şöyle diyordu:

'Off anne, salonda yeni hiçbir şey yok'
'Nee hö? Yok tabi.'
'Ama ben yeni şeyler olmadığında çok sıkılıyorum anneeeee'

Ve o gün boyunca Harika Kanatlar'ın Donnie figürünün sesli ve ışıklı olanını istedi bizden. Bazen ısrarcı, bazen yakalalıkla, bazen kederli... Biz anladık gidişatı ve net bir konuşma yaptık. Maalesef babası geçen aydan lego alma sözü vermişti. Yaz gelene kadar sadece lego alabiliriz, başka bir şey alamayız diye anlattık. Hem evdeki oyuncaklar koca bir sınıf çocuğa bile yeterdi, onlarla neler neler oynardık, ayrıca çok fazla oyuncak almayı doğru bulmuyorduk, elimizdekiler de harikaydı zaten, üstelik çok da para harcamıştık oyuncağa.. hepsini anlattık.

Donnie bu işte...
Yine de şansını defalarca denedi. Lego yerine Donnie olmaz mı diye... Ben oyumu 'hayır' olarak kullandım. Babası 'o zaman lego almayız' dedi. Sanki legoyu çok salladığı var şuan. Donnie dediği oyuncakla oynama süresi toplam 10 saat filan olacak. Biliyorum. Ayrıca çok pahalı. Açık açık söyledim fikirlerimi... Ev erkeği de bana katıldı. Sonra nasıl olduysa ev çocuu da ikna oldu. Onun yerine küçük legolarına yeni parçalar alıp, istediği oyuncağı kendi yapabilirdi. Fakat bu kez de hemen o gün alınsın istiyordu. Hayır, dedik tabi ki, biraz beklemeliyiz. 

Bir zamanlar sadece legolarıyla mutlu olan çocuum (geçen aydan)
Fakat bu huyu kazımamız baya zaman alacak biliyor musun? Oyuncak yüzünden keş gibi oluyor bu çocuk milleti. Ve her konuda böyle tabi ki. Ekran, abur cubur... Oyf ne yorucu. Bu nedenle üşenmiycen; çocuğun her anını, her baktığı yeri ve tüm dünyasını renklendirmiycen. Biraz boşluklar bırakıcan... Sıkılma baloncukları ve hiçbir şey yapmama saatleri olacak... Boş kutularla baş başa bırakıp oynamasını bekliycen.. Yok öyle her yeri doldurmak, renklere boyamak.

Bana kalırsa doğrusu legoyu öteki ay almak. Lego nasılsa boş oyuncak değil, yatırım. Ve yaza kadar kitap-dergi-boyalar dışında hiçbir şey almamak.

Yine çocuk büyütürken aynadaki yansımamla karşılaştım sayın gençler. Kolaycılık yaptığım günlerin sonunda, bir baktım oğlum da kolaycı olmuş benden 'zor' şeyler istiyor. Ya işte bazı şeyler domalmadan (terbiyeli anlamda) olmuyor :)

Not: Tabi ki hastayken çocuğa jelibon salatası ve nutella havuzu vermiyorum jasgajsfgakjf : )

Bugün ben yeşil çay, sen?


4 yorum:

  1. Robert J. Mackenzie'nin "çocuğunuza sınır koyma" adlı kitabını okumanızı ve oradaki önerileri uygulamanızı şiddetle tavsiye ederim. Sevgiler ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Elif.
      Çok teşekkür ederim, gözüme ilişiyordu o kitap arada.
      Alıp okuyabilirim bu yakınlarda.

      Bizimkinin genel bir sorunu değil aslında bu, dönemsel bazı konularda oluyor ama yine de bu konuda bişiler okumak faydalı olabilir.

      Çok teşekkürler.

      Sil
  2. harika kanat oyuncağına bi dünya para verip eve geldikten sonra o kadar paraya uçuyo falan zannedip (enazından yürüseydi be ya ) pil yeri aramışlığım,bulamayınca ikna olamayıp on/off düğmesi aramışlığım var :) çünkü o kadar paraya bi yerinden çalışmalıydı aksi mümkün olamazdı :). Sonunda gerçek yüzüme bir tokat gibi burduğunda benim de o oyuncağı duvara vura vura kırasım geldi ama napıcan yavrum istediydi,Dizzy olmadan olmazdı fakat iki saat sonra kitaplığın raflarından birinde süs olarak kalmaya mahkum oldu nihahaha sen misin çalışmayan Dizzycim sonun işte bu olur :)))

    YanıtlaSil
  3. abartı dev güldüm bu yoruma okuduğumda.
    ahh tuba.. bizimki hala her gün şansını deniyor ama yoook. alınmayacak!
    (bu arada diğer 4 figür evin dehlizlerine atılmış, yüzüne bakmıyor, alalı daha 1 ay olmadı)

    cık cık cık.. bu böyle gitmez.

    YanıtlaSil

Benim içim geçmiş diyenlere: Wanderlust!

Benim içim geçmiş, kurumuşum diyen bir kadın karakterin, evliliğinde nasıl cinsellikten soğuduğunu, öbüşmeye mesafe koyduğunu, her ne zaman ...